Uzun zaman düşündüm. Hangi kelimeyle başlamalıyım, diye. Hiçbir kelime cesaret edemedi en başa geçmeye. Haklılardı. İlk kelime belirlerdi ardından gelecekleri. Ve her biri nedeni olurdu bir sonrakinin. Cesaret edemediler, çünkü bilirlerdi: Cesaret, sadece bilgi yokken vardı. Biz de sessizce bekledik, bekledik. Her biri birbirine baktı kelimelerin. Ben onlara baktıkça gözlerini kaçırdılar. Saklandılar birer tarafa. Ne kadar beklemeliydik? Ne zaman bitecekti bu sessiz çile? Belki bir cahile muhtaçtık, belki de ilk taşı atacak bu kuyuya bir deliye. Kim yapardı bunu bizim için? Kimse... Kimse gelmedi. Sonunda anladık ki ne bilgisizlik gerekirmiş bize ne delilik. Cesaret sadece cehaletten değilmiş. Bilgeliğin cesaretiyle tanıştık. Çok uzun bir bekleyiş ve ardından ani bir karşılaşmayla. Kelimeler de tanıştı onlarla. Aynı anda, aynı heyecanla. Zaten onlar ne kadar ayrılabilirler bizden, ne kadar farklılaşabilirler? Öğrendikleri ibret oldu kelimelere. En başa geçmek için